STS Danışmanlık

Gökhan KÖSEOĞLU

PANDEMİ VE TEDARİK ZİNCİRİNDE YAŞANANLAR

Finansal Kontrolden Toplam Şirket Performans Yönetimine...

STS Bilişim/Jedox sponsorluğunda sürdürdüğümüz “CFO Gözüyle” yazı dizimizin bu bölümünde konuğumuz Damen Shipyards CFO’su Gökhan Köseoğlu.

15 Mart 2020’ de başlayan pandemiyle birlikte tedarik zincirinde ve buna bağlı olarak üretim süreçlerinde pek çok sıkıntılar yaşandı.

Süreç nasıl başladı?

Neydi bu yaşanan sıkıntılar?

Nasıl alternatifler üretildi?

Ne gibi dersler alındı?

Bu sorun fırsata dönüştürülebildi mi?

Gökhan Bey’ le tüm süreci değerlendirdik, hadi başlayalım…

Gökhan Köseoğlu kimdir önce sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Kariyerime 2003 yılında turizm sektöründe başladım. Turka Otelcilik A.Ş. ve Zafer İnşaat A.Ş.’ye bağlı otel gruplarındaki Finans Yöneticiliği sonrasında, sektöründe global bir marka olan Hollanda menşeili Vitters Shipards tarafından yönetilen Cyrus Yachts bünyesinde 6 yıl boyunca Finans ve Operasyon Direktörlüğü yaptım. 

Daha sonra tarım sektörüne geçiş yaparak Avrupa’nın en büyük, dünyanın 2. en büyük tohum üreticisi olan Fransız Limagrain grubuna bağlı Hazera Seeds markasının Mali ve İdari İşler Direktörlüğü görevini 7 yıl boyunca yürüttüm. Son 3 yıldır denizcilik sektörünün dünyadaki lider temsilcilerinden olan Damen Shipyards grubunun Türkiye’deki faaliyetlerinin yönetim kadrosunda yer almaktayım. 2012 yılından bu yana SMMM unvanına sahip olup, çeşitli panellere konuşmacı ve eğitimci olarak yer aldım. Çeşitli internet siteleri için çok sayıda makale ile sosyal medya ve dijital pazarlama hakkında bir adet kitap yazdım.

Damen Shipyards hakkında daha detaylı bilgi verebilir misiniz?

Damen, kökleri 1927 yılına kadar dayanan, sektöründe öncü, her gün gelişen, çevre dostu ve denizcilik odaklı bir aile işletmesidir. Tasarım, gemi inşa, gemi onarımı ve ilgili hizmetler aracılığıyla denizcilik çözümleri sunuyoruz.

Damen Shipyards, 36 gemi inşa ve onarım sahası işletmektedir. Damen çok çeşitli römorkörler, iş tekneleri, devriye gemileri, yüksek hızlı tekneler, kargolar, yatlar vb. deniz taşıtları üretmektedir. Damen Ailesi, yıllardır Türkiye ile sıkı bir ilişkiye sahiptir. 1980’lerden bu yana ülkemizde satış yapmanın yanı sıra, tersanemiz Damen Shipyards Antalya ile sekiz yıldır faaliyet göstermekteyiz. Bu süre zarfında faaliyetlerimiz önemli ölçüde büyüdü. İlk yılında bir gemi teslim ederken, tersane artık bölgede yılda 28 gemiye kadar teslimat yapıyor. 

Üretimimiz süper yat ve hızlı mürettebat tedarik gemilerine kadar farklı bir segmenti içerir. Bugüne kadar Antalya’da inşa edilen en büyük tekne olan Damen FCS 7011 de gurur duyduğumuz projelerimizden biridir. Damen Shpyards Antalya ayrıca Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı için de 15 adet arama kurtarma (SAR) teknesi üretmiş ve teslim etmiştir.

Covid-19 ile başlayan ne tür tedarik problemleri yaşadınız?

2019 yılı itibariyle hayatımızı tamamen etki alan, daha önce bu çapta hiç yaşanmamış bir kriz ile karşılaştık. Uzakdoğu’dan doğan fakat tüm dünyayı hızlıca saran pandeminin ne anlama geldiğini başlarda belki de anlayamamış olmalıyız ki ilk günlerde hiçbir firma önlem almadan, alma ihtiyacı hissetmeden, nasılsa bize bir şey olmaz, geçer gider düşüncesiyle hazırlık yapmadı ve sonraki süreçte karşımıza çıkacak tedarik sorunları ile yüzleşmek zorunda kaldı. Yapılan bazı araştırmalar da ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gösteriyordu. Global ölçekli firmaların sadece %2’si tedarik zincirini alternatiflendirmiş, bu düzeyde bir “force majeur” duruma kendisini hazırlıklı halde tutmuştu. 

Sağlık hizmeti ve ürünleri tedarik eden firmalar pozitif yönde etkilense de bazı sektörler çok sert darbe aldı. Özellikle otomotiv ve neredeyse tüm endüstriyel ürün üreticileri, pandeminin olumsuz etkilerini ciddi şekilde hissetti. Bu şirketler hem tedarik süreçlerinde hem satış planlarında hem de iş gücü planlamasında büyük sorunlarla karşılaştı. Birçok çalışandan evden çalışması istenirken, özellikle fabrika gibi üretim odaklı işletmelerde bu çok mümkün değildi. Dolaysıyla fiziksel mesafe, temas takibi ve daha fazla kişisel koruyucu ekipman (KKD) için yeni gereksinimlere uyum sağlamak zorunda kalındı.

Peki ilk şok sonrası hangi önlemler alındı?

Gelen dalganın basit bir hava durumu değişikliğinden kaynaklı değil de aslında bir tsunami olduğunu anladığımız anda önlemlere de hızlı bir geçiş yaptık. Öncelikle Covid-19 nedir, nasıl korunmalı, neler yapılması noktasında otoriterlerin verdiği tavsiyeleri ivedilikle gündeme aldık ve personellerimizi COVID-19 semptomları ve önlenmesi konusunda eğitmeye başladık. Artık hiçbir normal davranış normal değildi çünkü. Yeni normalin ne olduğunu ve nasıl davranmamız gerektiğini, bunun davranışsal bir değişiklik olması gerektiğini anlatmaya başladık.

Kendimizi olası gün ve çalışma saatlerindeki kayıplara karşı hazırlamak adına alternatif personel planları oluşturduk. Tedarik zincirimizi ve üretimimizi etkileyeceğini düşündüğümüz anahtar pozisyonları tespit ederek olası kötü senaryolarda nasıl yedekleyeceğimizi belirledik.
Zorunlu olmayan seyahatler tamamen yasaklandı, Hollanda merkez ofisimiz esnek ve evden çalışma düzenine geçse de bant üretimi yapmayan, tamamen emek ve iş gücüne dayalı bir üretim merkezi olmamız sebebiyle biz evden çalışma sistemine çok limitli geçebildik. 

Bu süreçte bilgi işlem altyapımızın da aslında böyle bir duruma hazır olmadığını deneyimledik ve hızlıca ilgili adımları atarak gerekli sistemsel iyileştirmeleri gerçekleştirdik. Sipariş yönetim sistemimizin daha kolay ve hızlı çalışır hale gelmesini sağladık. Kilit yönetici pozisyonlarımızda da yedekleme ve daha sıkı koruma önlemleri ile gerekli tedbirleri aldık.

Genel merkezi için üretim yapan bir maliyet merkezi olarak tek müşterimizin olması bizim adımıza hem şans hem de risk unsuru. Orada yaşanacak bir nakit akışı bizi de etkileyecekti. İvedilikle kısa ve orta vadeli nakit akışına odaklandık ve haftalık bazda yenileyerek önümüzü görmeyi hedefledik.
İlerleyen süreçte nakdiniz olsa dahi endüstriyel sektörlerde yaşanan üretim açığı nedeniyle ihtiyacınız olan hammaddeye ulaşmada sorun yaşayacağımızı ön gördük. Bu sebeple 2 yıllık üretim planımızı proje bazında gözden geçirerek ana ürün gruplarında toplu hammadde tedarikini hızlıca gündemimize aldık. 

Uzakdoğu menşeili ülkelerden tedarik ettiğimiz ürün ve tedarikçilerin bir röntgenini çekerek, yüzlerce firma ve tedarikçi ile iletişime geçtik. Ve tamamının olası üretim aksamaları hakkında bilgi alarak alternatif üretim, toplu hammadde alım miktarlarına yoğunlaştık.

Tüm bu hızlı aksiyonlarla tedarikçilerimizin fabrikalarının kapanışları gündeme geldiğinde biz hammadde yönetimimizi ve planlamamızı tamamlamıştık. En azından üretimimizin kaynak kısmında sorun yaşamayacağımızı görmüştük. Diğer aşama ise üretimimizin sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlamaktı. Henüz Türkiye’de maske, mesafe vb kavramlar çok ama çok yeniyken, biz tüm bunları çok öncesinde uygulamaya almıştık. Taramalarımızı artırdık, temas konusunda çok hassas davrandık, tüm çalışanlarımızı sosyal hayatları da dahil olmak üzere yakinen takibe aldık. Bunu yapmamızın iki temel sebebi vardı. Öncelikle çalışanlarımızın, aile bireylerimizin sağlığı, sonrasında ise üretimin kesintiye uğramaması.

Tıpkı her birimizin Covid ile evlere kapandığı günlerde birer ekmek ustası, aşçı olduğu gibi bazı yurtdışından aldığımız hizmetleri de kendimiz yapmaya başlamıştık. Uzaktan eğitim ve genel iş başı tecrübesinin katkısıyla kendi personellerimizi eğittik, yurtdışından aldığımız tüm devreye alma hizmetlerini kendi bünyemizde çözerek müthiş bir operasyonel hız, esneklik ve hatta maliyet avantajı yakaladık. Üstelik günün sonunda çok daha donanımlı bir ekibe sahip olduk. Zor günlerin bize kattığı en büyük değer olarak dahi görebiliriz bu gelişmeyi.

İlerleyen süreçte bizi neler bekliyor? Risk yönetiminde nelere dikkat etmeliyiz?

Pandeminin yıkıcı etkilerinin aşı ile ortadan kalkacağı düşünülmüş olsa da uygulamada bu maalesef gerçekleşmedi. Aşının eksiksiz olarak eşit oranda tüm dünyaya yayılamaması, ülkelerin aldığı farklı seviyedeki önlemler, seyahat sirkülasyonunun azalmaması, aşı karşıtlığı, yeni varyantların ortaya çıkması vb birçok sebepten dolayı bugün itibariyle pandeminin erken dönemde biteceğine dair bir öngörü maalesef karşımıza çıkmıyor. Dolayısıyla kendimizi bu şartlarda yaşamayı kabullenmeye ve riskleri en aza indirmeye mecbur olduğumuzu ikna etmeye çalışmalıyız. Aksi taktirde tedarik zincirlerinin şoklara ve aksamalara karşı savunmasız kaldığını ve birçok sektörün şu anda arz yönlü kıtlıkların ve lojistik kapasite kısıtlamalarının üstesinden gelemediğini görmeye devam ederiz. Öncelikle atılacak her adım kararlılıkla atılmalı.

En kötü karar, kararsızlıktan iyidir. Yeni çalışma yöntemlerine mutlak suretle uyum sağlanması, bu önlemlerde taviz verilmemesi, stok yönetiminin detaylı şekilde yapılması, dijital yeteneklerin maksimum düzeye taşınması, her zamankinden daha geniş tedarikçi listelerine sahip olunması, daha çok yerel tedarikçilerin kullanılması, ön plana çıkarılması, verilecek desteklerle daha güçlü hale gelmelerinin sağlanması, kısacası esnek bir tedarik zinciri yapısının uygulanıldığından emin olunması alınacak tedbirlerin başında geliyor.

En kötü senaryoların çoğaltılması ve daha zorlu şartlara göre uyumlanması ise mutlak şartla gerekli. Firma iflasları, nakit akış zorlukları gibi istenmeyen olaylar da bu planlarda hesaba maksimum düzeyde katılmalı, kısa vadeli arz-talep dengesinde yaşanacak olası aksaklıklar gündemimizden çıkmamalıdır.

Envanter politikamızdaki güncelleme sıklığımız daha önceleri kullandığımız sıklığın iki-üç katına çıkarılmalı, sektöre ve üretim şeklinde bağlı olarak güncel tutulmalıdır. Nesnelerin İnterneti, yapay zeka, robotik ve 5G gibi ileri teknolojilerden yararlanan dijital tedarik ağlarına öncelik verilmeli, olası kanal değişiklikleri gündemde tutulmalı.

Tabii ki bu sadece dijital teknolojilerle hareket etmek, tamamen dijital süreçlerle yönetilen bir tedarik zinciri oluşturmak anlamına gelmemeli; bunun yanında, planlamanın 360 derece yapılması; iş gücü planlama, satın alma, üretim ve lojistik genelinde birbiriyle uyumlu tedarik zinciri yönetimi şeklinde sürdürülebilir olması gerekmektedir.

Tavsiyeleriniz?

Bir kere kendimizi güncel tutmak zorundayız. Tedarik zinciri stratejimizi gözden geçirmeliyiz. Risk noktalarımızı, envanter miktarlarımızı, üretim planımızı ve buna paralel olarak ülkelerin aldığı önlemleri, Covid’deki son gelişmeleri, ticaret anlaşmalarını ve önlemlerini sürekli takip etmeliyiz. Tedarikçilerimizle çift yönlü bilgi akışını sürekli hale getirmeliyiz. Tedarik zinciri modelimizi tekrar gözden geçirerek neyi lokal neyi global olarak temin edebileceğimizi yeniden belirlemeliyiz. Ve tabii ki en önemlisi sağlığımıza dikkat etmeliyiz.

Katkılarından dolayı Gökhan Bey’ e teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Pandemi global networkün derin kırılganlıklarının altını çizdi ve zincirin herhangi bir halkasında başlayan bir problemin, üreticilerden tedarikçilere ve distribütörlere kadar zincirin tüm parçaları üzerinde önemli bir bir etkisi olduğunu gösterdi.